Herkese merhaba.
Bugün daha önce karşıma çıkan ama izlemeye cesaret edemediğim bir videoyu izledim ve bu yazıyı yazmaya karar verdim. Videoyu bazılarınız görmüş olabilir, MIT mezunu bir beyin cerrahının istifa edip doğada yaşamaya nasıl karar verdiğini anlatan çok doğal, samimi bir video. Aslında adam neden istifa ettin sorusu soruldukça ve kendi hayatı için verdiği karar sorgulandıkça, kısa süreli verdiği cevaplar insanlar için yeterince mantıklı bulunmadıkça, bir çıkmaza girmiş ve kendini sonunda daha iyi ifade edebilmiş hissetmek umuduyla 48 dakikalık bu videoyu çekmiş.
Aslında bu videonun beni bazı noktalardan kötü etkileyeceğini varsaydığım için başta izlemeye cesaret edememiştim. Başlığını okuduğumda; hayallerinden vazgeçmek zorunda kalmış, hayatın onu ideallerinden bambaşka bir noktaya ittiğini farketmiş ve şimdi yaşadığı hayal kırıklıklarını doğa ile iç içe kalarak onarmaya çalışan bir doktorla karşılaşacağımı varsaymıştım. Bir insanın hayallerinden vazgeçtiğini hissetmesi, herhalde insanlar için hissetmesi en zor duygulardan birisi olsa gerek. Kendimi bu noktadan yakın hissettiğim için objektif bakmaya zorlanmış, cesaret edememiş ve aslında adamın da kastettiği kendisini anlayamayan o insanların kümesine düşmüştüm. Videoyu izledikten sonra aslında adamın hayallerinden vazgeçtiğini değil, tam aksine o hayallerinin dış dünyadan etkilenişini ne kadar temiz bir şekilde farkettiğini ve nasıl bir aksiyon alabilecek kadar güçlü olduğunu gördüm. Adamın yeni yaşantısındaki hayali tıp fakültesinde okurkenki hayalinden farklı değildi, ease suffering* (acı/dert/sıkıntılara, yardımcı olmak/kolaylaştırmak/iyileştirmek). Yalnızca istifa etmeden önce içinde bulunduğu durumun bu hayalini gerçekleştirmiş olma hissiyatı önünde nasıl bir bariyer kurduğunu fark etmişti. Aslında 10 yıldır sektörde çalışan binlerce hastaya şifa vermiş, operasyonlar yapmış, başarılı bir beyin cerrahı olarak bunu başaramadığını hissetmesi, açıklamakta zorlandığı kısım buydu. İşte bu hissiyatı anlamak bana çok taze bir perspektif yarattı.
Belki sosyal ilişki kavramını, alma-verme dengesini, yardım etme duygu ve davranışını öğrendiğinden beri, içinde bunun kendine iyi geldiğini farkeden ve bazen bilerek bazen bilmeyerek bunu bir hayat amacı haline getirmiş olan ben, yaşamımın her döneminde bu amacıma farklı etiketler yapıştırmıştım. Lisedeyken sınıfın kantini olmak (abur cubur depolayıp ders sırasında isteyene dağıtmak), üniversitede ısrarla doktor olmak isteyip tüm uyarılara rağmen tıp okumak, asistanlık için kafaya çocuk cerrahisini takıp tüm zorluklara, insanların yapma etme demesine, ülkenin gerçeklerinin apaçık şekilde zorlukları önüne seriyor olmasına rağmen eninde sonunda bu branşa başlamak gibi. Geçtiğimiz dönemde 7 senedir kendime yakıştırdığım, dönem dönem hocası olmanın hayalini kurduğum, hayat planlarımı bunun üzerine yapılandırdığım, tıp içerisinde olmayı en çok istediğimi sandığım çocuk cerrahisi asistanlığından istifa ettim.
Nedeni sorulduğunda basit ve anlaşılabilir olan cevapları veriyorum, beni gerçekten tanımayan insanlar gerçekten altta yatan sebep olmayan bu cevaplarla tatmin olup konuyu uzatmıyorlar. Çok yoğundu, çok yıpratıcıydı, bu ülkede yapılacak iş değil, duygusal olarak çok zordu cevapları derine inmek istemediğim zamanlarda benim ve karşıdakinin kurtarıcısı oldu. O kadar fazla kişi ile bu kısa havadan sudan gibi görünen muhabbeti yaptıkça, bu istifanın benim için önemini anlamakta zorlanmaya başladım. Sanki zor olduğu için, yıprandığım için, duygusal olarak zorlandığım için istifa ettiğimi sanmaya başladım. Ve gelecek ile ilgili plan yapmam gereken bu günlerde yeni bir uzmanlık ararken bu sebepleri düşünmek, bunları çözecek bir branş seçmek gittikçe zorlaştı. İçime sinmeyen birşeyler var hissiyatı peşimi bırakmadı. Başta bunun çoktandır istediğim branştan istifa etmiş olmak ve başkasını isteyememek olduğunu düşündüm, ama istifa kararımdan zerre pişman olmadığım hissi ile bu düşünce bir türlü uyuşmuyordu. Sonra doktor olma hedeflerimi sorgulamama neden oldu, sonra hayat amacımı sorgulamama neden oldu, sonra kim olduğumu sorgulamama neden oldu. Bu yüzden de uzun süredir bir çıkmazda, geleceği neresinden tutsam da yaşamaya başlasam diye boşlukta öylece durduğum bir dönemin içindeydim.
Ama bu video bana yeni bir kavram öğretti: Moral Injury. Sanırım bu kavram sayesinde neden istifa ettiğimi, neden videodaki adamın istifa ettiğini, neden ülkemizde tıp doktorları arasında intihar oranlarının bu kadar yüksek olduğunu biraz daha iyi anladım. Moral injury; bir kişinin kendi özünde hissettiği en temel insani değerlerine, moral kodlarına aykırı bir hareket yapmak zorunda kalması sonucu, bu hareketin sonrasında yaşadığı kayıplık ve kötü duyguları ifade ediyor. Kavramı anlatmak için verilebilecek en büyük ve kolay örnek; savaş sırasında karşı cepheden birini öldüren bir askerin savaş sonrasında herhangi bir insanın canını almış olma duygusu ile yaşamakta zorlanışı. Tabii günlük hayatımızda sınırları bu kadar keskin ve net olmayınca, kişilerin içinde kaldığı durumun da bu olduğunu böyle net bir şekilde görmesi ve adlandırması zorlaşıyor.
Biz doktorlar, hem bizim ülkemizde hem de belli ki diğer ülkelerde (bkz: video amerikada yaşayan bir hekimden) günlük iş hayatımız içinde bu durumla diğer insanlara göre daha çok karşılaşabiliyoruz. Mesleğimizin amacı ile içimizdeki insani değerlerin paralel olması sanki bunu azaltmalıymış gibi görünse de, belli kurallar ve belli sistemler içinde bunu yapmak zorunda olmak, bu sistem ve kuralları bunu anlayan düşünen insanların kurmamış olması ve/veya güncellenmeye ihtiyaçlarının olması aslında en çok bizi bu duygu ile başbaşa bırakıyor.
Örneğin bir asistanlık kurumunda, eksiğini gördüğünüz göstermeye çalıştığınız bir kıdemlinin, bunu bile bile sözünü dinlemek zorunda olmak benim kendi içimde hissettiğim ilk moral injurydi. Bariz bir şekilde ne tıptan, ne benden, ne kıdemliden kaynaklanıyordu. Sadece sistemden kaynaklanıyordu. Bunun büyük küçük birçok ölçekten binbir çeşidi ile birlikte çalışıyoruz. Bazen hastaya yardımcı olamamanızın tek sebebi sistem olabiliyor. Ve bu durumlarda insanlar bu moral injury'den kaçabilmek için kendilerinden feda etmeye başlıyor. 3 dakikaya bir hasta yazan sistemden dolayı mağdur olan hastaya, yardımcı olma iç sesiyle büyümüş bir doktorun 3 dakikada yardım edemeyeceğini bile bile yine de odaya çağırıp en azından ağrısı dinsin diye ağrı kesici yazarken hissettiği ama tanımlayamadığı o sıkışmışlık hissi işte bu moral injury'den geliyor. Yardıma ihtiyacı olan kişi odada, yardım etmek isteyen ve yeterli eğitimini almış kişi odada, ama sistem bu iki kişiyi birleştiremiyor. Sonucunda ihtiyacı olanı alamamış olan hasta, sistemi anlamaktan ziyade karşısında gördüğü suratı suçluyor. Ve o aslında kendinden fedakarlıkla az da olsa her gelene çözüm bulmaya çalışan surat, hissettiği moral injury'nin üzerine bir de sosyal olarak sıkıştırılıyor.
İşte bu yüzden bu ülkede doktor olmak zor, işte bu yüzden doktorlar mutsuz, işte ben de bu yüzden istifa ettim. Artık bu sorumun cevabını çok daha iyi görüp çok daha iyi anlamlandırabiliyorum. Branş olarak ne olursa olsun, hatta meslek olarak ne olursa olsun insani değerlerimize ters düşen sistemlerin farkında olmanın bize bunlarla baş etme gücü vereceğini düşünüyorum. Düşünceler değişirse oyuncular değişir, oyuncular değişirse oyun değişir.
Bitiremeyeceğim bu konuda bana yeni bir perspektif ve anlayabilme yetisi kattığı için bu videoya ve içindeki sesi dinleme cesaretinden, ease suffering çağrısından vazgeçmeyişinden dolayı bu beyin cerrahı meslektaşıma teşekkür ederim. Ve sizlere de, bu karmaşık yazıdaki düşüncelerimi merak edip zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.
PS: Videodaki para üzerine kurulu bir sistem olmasına yapılan vurgulama, tam olarak bizim ülkemizde böyle olmasa da tıp karşıtı insanların ateşlerine odun atmak oluyor bence. Her sistem ekonomi üzerine kurulu olduğu için ve dünyada sağlık hizmeti bitmeyeceği için, her zaman para üzerine kurulu bir sistemin içinde olacağız. Olay önleyici tıbbı geliştirmek ve sonrasında gereksiz harcamalar ile gereksiz para kazanımlarını dengelemek olacaktır diye düşünüyorum. Bu konu çok uzun ve siyasi olduğu için oraya girmeyeceğim fakat bu konudaki fikrimi de belirtmeden videoyu önermeyi istemedim.
Buyrun video;
Bir sonraki yazıda görüşmek umuduyla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder