4 Kasım 2021 Perşembe

İnsan insan için mi?

 

Herkese merhaba,

    Son dönemde yaşadığım olaylar sonrasında, keşfettiğim yeni konseptler beni bir konuyu sorgulamaya ve bununla ilgili yazmaya itti. Yazarak düşündüğüm için belki de bu konulardaki fikrimi merak ettim. 

    İnsan insan için midir? 

    Kimse görmezken yaptığımız davranışlarımız bizim için değerli, yalnızca kendimiz için evet, ama yine bu davranışlarla oluşturduğumuz kişiliğimiz aslında diğer insanlar için değil midir? İnsan doğası gereği sosyal bir canlı, iletişimsiz insan gerçekten varolmuş mudur sorusu ben farketmesem de kafamı kurcalayan bir soru oldu benim için hep. İletişim doğası gereği aslında çift taraflı ve herkes karşıdaki için kendi payına düşeni yaparak bunu oluşturuyor. Kişiliklerimiz ve kim olduğumuz da her zaman karşımızdaki, iletişimde olduğumuz insanın bizi nasıl gördüğüne ve nasıl anladığına dayanıyor. İnsan algılayış biçimini de kendisi seçemediği için (tabikii geliştirebilir ve yönlendirebilir fakat genel olarak insanoğlunun kontrol edebildiği bir kavram olduğunu düşünmüyorum bunun) sonuç olarak aslında kimse nasıl biri "olduğunu" kontrol edememiş oluyor. Yalnızca kendimiz için kimiz, bu soruyu içi rahat bir şekilde cevaplayabilmek için kendi algısını mutlu edebilmek için özelliklere ve davranışlara bürünüyor insan. Kimsenin görmediği, haberinin olmayacağı, bilemeyeceği davranışlarını da bununla, ve bu davranışların kendisine eklediği kişiliğin gün geldiğinde o sosyal iletişimi yaşadığında diğer insanlara bilinç üzerinden veya altından yansıyayacağı umuduyla (belki bilerek belki bilmeyerek) yapıyor.

    Hepimiz, aynı basit fizyolojik insan canlısının, doğup büyürken edindiği düşünceler ve dünya algıları sonucu kendisini ne sandığı veya ne olmak istediği üzerine biçimlendirdiği farklı modifikasyonlara sokulmuş örnekleriyiz. Aslında özünde insan, bir kedi nasıl diğer tüm kedilerle aynı ise, öyle aynı. Sadece bilinç ve kognisyonun gelişmişliği dolayısıyla kendini modifiye etme becerisini kazanmış versiyonlarız. Bir kedi düşünebilir mi, ben meraklı bir kediyim diye? Veya diyebilir mi ki ben de böyleyim, sosyalleşmeyi sevmeyen tembel bir kediyim diye? Aslında tek farkımız bunu diyebilecek bilinç gelişmişliğimiz. Bu betimleyici özellikler de o canlının doğuştan itibaren nasıl bir hayat yaşadığı ile ona eklenmiş özellikler. Açlıkta, sokakta büyümüş bir kedi tabii ki "meraklı", "yaramaz", "hareketli" bir kedi olacaktır. Aynı şekilde izole, tüm ihtiyaçları o daha eksikliğini hissetmeden karşılanmış bir kedi de "tembel", "sakin", "miskin" bir kedi olacaktır. 

    Fakat bu iki kedi de her zaman sevgi ve yalnız olmadığını hissetme açlığını yaşayacaktır. Bu yüzden aslında en temel en içten gelen ihtiyacın sosyalleşmek olduğunu düşünüyorum ve bu insanlar için de böyle. İnsanlar da bu sosyalleşmek ihtiyaçları doğrultusunda toplumlar, kişilikler, iletişim biçimleri (arkadaşlık, dostluk, sevgililik) geliştirmişlerdir. Yani aslında, yaptığımız her şeyi başkaları için yapmış olmuyor muyuz bu bakış açısıyla? İnsan aslında bu yüzden insan için olmuş olmuyor mu? Kim bunu yalnızca kendim için yapıyorum dediği bir davranışın, kendisine eklediği o açıklanamayan parçanın ileri dönemde bir başka iletişimde ortaya çıkıp da bir anlam kazanmayacağını düşünebilir? Böyle bir şeyin ihtimali yoktur benim gözümde. Mağarada doğup, yalnız büyümüş, yalnız yaşayan ve ölümüne kadar asla başka bir canlıyla iletişim kurmayacak iki insan örneği düşünürsek, bu iki insanın kişiliği birbirinden ne kadar farklı olabilir? Örneğin biri extrovert, biri introvert yetişebilir mi? Bu içten gelen birşey midir? Ya da tam ömürlerinin orta noktasında hayatlarını devam ettirmek için yaptıkları davranışlarda, kişiliklerine özgü farklar olacak mıdır? Bir beslenme ihtiyacının giderilmesinde kişiliğe özgü nasıl bir farklılık olabilir? Bu kişilerden birisi, günlük rutininde bir davranışı yaparken hiç içinden ben de böyleyim diye geçirebilecek midir? Başka bir insanı görmemiş olan bir insan canlısı, zaten benlik ayırdımını nasıl yapacaktır? Diğerlerinin bazı şeyleri farklı yapabileceği düşüncesine nasıl ulaşacaktır, ve bunun dolayısıyla kendisinin nasıl yaptığını ve bunun nasıl onu diğerlerinden ayırdığını nasıl anlayacaktır?

    Kişilik kavramı sosyal canlılar olmamızdan ötürü oluşmuştur demek yanlış olmayacaktır gibi geliyor bana. Bu yüzden insanları böyle değerlendirilmek yanlıştır, insanların kendilerine hayat dediğimiz bilinmezlik ve anlaşılmazlık karmaşası içinde tutunacak ve kendi algılarıyla kendilerini iyi hissettirecek ufak bir parça verebilmek için farkında olmadan yarattıkları bir kavramdan ötesi değildir kişilik. Aslolan iletişimdir. İki canlının birbirini etkileyebilmesidir ilginç olan. Geri kalan herşey bununla oluşmuş ve bununla gelişmiştir. Zira hiç ses duymadan büyüyen bir bebek, dilsiz olur. 

    Yani sonuç olarak, insan insan içindir. Kendim için yapıyorum kavramı yanlıştır, özlüğü ve bireyliği toplumdan ayırıp yüceltmek hatalıdır. Herkes, herkesi oluşturan bir cümbüşün kendi payına düşen kısmını yaşadığının farkında olarak yaşamalıdır. Ve herşeyden öte dikkat edilmesi gereken (ve belki de edilebilecek) tek şey, diğer canlıların hayatlarında etki yaratma yeteneğini bize veren iletişimimizdir, ve bununla ne yapmaya karar verdiğimizdir. 

(Tabii aynı bakış açısıyla, bu kararın da benlik gelişimimizdeki kökenleri incelenebilir ve bunun üzerine aslında ne kadar kendi kararımız sayılabileceği de tartışılabilir, ama uzatmıyorum.)


    Belki insanları sevmenin yolu (ön koşulu) kendimizi sevmekten geçmiyordur bu yüzden, kendimizi sevmenin yolu insanları sevmekten geçiyordur...


                       Billie Marten'e teşekkürlerimiz ile;