13 Eylül 2018 Perşembe

Gereksiz Yazı -1-

Hello hello hello... (Matthew McConaughey'in "alright, alright, alright" sesiyle okuyun)

İçimden yazı yazmak geldiği bir güne daha hoşgeldiniz. Bugünkü yazımın konusunu şuanda ben de bilmiyorum, hani bazen kendi kendinize düşünürken laf lafı açar ya, işte öyle yazarken laf lafı açar diye umut ediyorum. Biraz şuanki mentalitemden bahsedeyim. 10 saat ders gördüğüm bir günün ardından 15 Temmuzdan beri umutsuzca benim onu temizlememi bekleyen evime geldim. Yaklaşık 2 hafta önce getirmiş olmama rağmen hala yerleştiremediğim kıyafetlerim yatak odamda valizimde dağınık bir şekilde dolaba girmeyi hayal ederek bekliyorlar. Ayrıca gelirken abimin düğününden dolayı çok yorgun olduğum için kediyi de getiremedim bu yüzden tüm camlarım açık. Geçen hafta abimlerin ziyareti sonrasında henüz ellenmemiş olan misafir odam da uzaktan bana bakıyor. Ama en azından mutfağım temiz, en önemlisi o değil mi?

Havalar da sanki bu aralar benim ruh halimle senkronize hareket ediyor. Şuanda günlük güneşlik ve güzel fakat günün belirli dönemlerinde aniden fırtınaya dönüşebilir. Kararsızlığı doğadan öğrenmişim.

Okulda aldığım son ders Davranış Bilimleri dersi idi. 54 kişi olan sınıftan bu derse kalan sadece 5-6 kişiydik. Evet herkes yorgundu falan filan, ama bence bu toplumun aslında duygulara ve davranışlara ne kadar değer verdiğini gösterdi. Sadece %10 insanın aslında o an senin neler hissettiğine dikkat ettiği bir toplumda hayatta kalmaya çalışıyoruz yani. İlginç değil mi? The struggle is literally real. Ders içeriğini merak edenler için psikiyatri benim işim yeaa gibisinden anlaşılmak istemiyorum fakat biraz kendi üzerine düşünen, psikiyatrik hastalıklar üzerine düşünen ve ömründe bir kere psikiyatriste gitmiş bir adamın bilmeyeceği birşey yoktu. Yine de zihinden zihine akım duygusunu hissetmeyi sevenler için güzel bir dersti tabii ki. Dili bilip konuyu bilmeyen, konuyu bilip dili bilmeyen hocalardan alınan dersler arasında temiz bir nefes.

Tıp fakültesinde 3. senem sanki yoğun başladı. Aslında şimdiye kadarki yıllarım içinde akademik olarak en hafifi olmasına rağmen sanırım yazın bulduğum kendimle değişmem sonucunda sorumluluk bilincimin artmasıyla hepsini bir ayrı ciddiye almaya başladım. Sabah derslerinde girme konusunda birinci ve ikinci sınıfım içinde rekordayım. 2 haftadır her gün ilk derslere katılıyorum. Benim için motive edici ve güzel bir gelişme. Ayrıca diğer akademik işlerimi de çekinmeden ve ertelemeden yapmaya çalışıyorum ki bu da çok sevindirici. Henüz istediğim noktada değilim fakat bugün yapmayı planladığım iki şeyden birini yaptım, komite olsa 50 almıştım. Önümüzdeki komite toparlarım.

Bu pozitif gelişmelerle kendimi birer birer sağlıklı hayata geçirmeye çalışıyorum. En azından artık vakti geldiğini düşündüğüm için yeni hedefim bu. Daha fiziksel anlamda yolun çok çok başında olmama rağmen aslında zihinsel anlamda sonunda da sayılırım. Ya da sayılmam, bilmiyorum, sonuçta kimse yolun nereye kadar gittiğini bilmiyor.

Ortaokulda çocukların zorunluluktan yazdığı günlüklerin ötesine geçemedim bugün sanırım. Demek ki ortalığa saçamayacağım çok şey olduğunda kafamda blog da fayda etmiyor, laf lafı kafamda açsa da blogda açamıyor. Belki kendimi geliştirme yolunda yaşadıklarımı yazarım, belki yeni edindiğim hobileri yazarım buraya. Belki de yazmam.

Kafamın içinin dağınıklığını en güzel bu blog anlatıyor aslında. 2 senede bir girip anlamsız şeyler döküp çıktığım sayfa. Kimisi manik kimisi depresif. Her seferinde yeni heves, her seferinde yeni motivasyon, her seferinde yeni hobiler. Halbuki biliyorum hepsinin ömrü en fazla 2 ay sürüyor. Ne diyeyim, ben daha iyisini yapabilene kadar en iyi durum mevcut durumdur.

Hadi görüşürüz 2020de herhalde. nose exhale.