6 Ağustos 2013 Salı

Lanet Arı


          Biz ailecek bu yılı da sayarsak 13 yıldır aynı yere geliyoruz tatile. Böyle bi takıntımız var bilmem nedendir. Gerçi çok da güzel bi yer milasa dogru ormanın içinde denizin dibinde böyle sessiz sakin emekli sitesi. Neyse, hep kiraya gelirdik sonunda bir evimiz oldu burdan geçen yıl. Tabi ev yeni ya, illa oturulacak bu yaz o yüzden ben ki bir hafta sonra dershane sınavı ve yaklaşık 7 ay sonra da ygs sınavı olan insan yaklaşık 1 aydır buraya bir gel bir git yaparak vakit öldürüyorum. Gerçi halimden de gayet memnunum.
           Yanlış seçim yapmamın sonucuyla tamamen evde geçen bi cumartesi gününün ardından pazar annemle erkenden yazlığa yola çıkmak için saati kurduk tabi. O işler biraz zor canım he deyince kalkılıp gidilinmiyor ki haliyle biz de öğlen anca çıktık yola. Neyse enişte kuzen falan buradaydı zaten, bizden önceki gün, abimin büyük bir şansla indirimden kaptığı bot ile denizin kenarından bi gezintiye çıkmışlar ve mükemmel minik bir koy bulmuşlar. Bota binmek için gün sayan ben, durmadım tabii ki ve tekrar gittik o yere. Ilginç bi güzelliği vardı, hani el değmemiş orman derler ya resmen el değmemiş koy. Onlarca ne adını ne cismini bildiğim deniz canlısıyla karşılaştık.
          Kuzen kuzen yazıp duruyorum, Burak diye bi kuzenim var benim. Yaşıtız ve haliyle küçüklükten beri çoğu şeyi beraber yaptık. Müthiş de eğlenceli biridir, selam olsun burdan okursa :p. Neyse, ben bu sherlock bbc var ya hani her sezonu 3er bölüm ama her bölümü de 90ar dk olan dizi, onun delisiyimdir. Çok severim. Iron man ve bu herzaman kapışır. Bi de Batman var tabi. Öhöm neyse işte Burak onu izlememiş, tabi bunu duymamla İZLEYELİM Mİ demem bir oldu benim. Oturup ilk bölümünü izledik. Sanırım 5. izleyişim falan oldu gerçi ama müthiş mutlu oldum yine de. Başrolünde Benedict Cumberbatch diye bir beyefendi oynuyor ki üf, yani o derece bi insan. Gerek sesi gerek mavi-yeşil gözleri. Daha önceden duymadıysanız da şiddetle tavsiye ederim. 
 


         Bunlarla birlikte son bikaç gün bayağı ilginçti, hele sonundaki arı ile olan münasebetimi de sayarsak. Biz in kuzenle deniz kenarına, sen gel arı benim surata çarp, ben bir heyecanla vur arıya, arı gel beni kaşımın hemen üzerinden sok. Üzerinden 1 gün geçtikten sonra şişmeye başlaması da cabası. Hayal etsene kaşının biri baya avcun kadar şiş. Iyy aman etme etme benim ki de o kadar şişmedi henüz ama yolu var gibi duruyo eh heh heh. Ama ne öğrendim, arı sokarsa en kolay ilk yardım buz koymak. Aklınızda bulunsun.
          Şimdilik benden bu kadar, yazarım yine, hehehehe...

3 Ağustos 2013 Cumartesi

Selam!



     Heheh merhabalar. Bir buçuk yıldır düşündüğüm projeyi artık hayata geçiriyorum. Ne zamandır durup durup blog açayım ben diyordum, ama hangisinden açıcam yaa mehh diyerek rafa kaldırıyordum bu planı.  En son dedim ki deneyerek öğrenmek lazım ve işte burdayım.
     Beni tanıyan herkesin de söyleyebileceği gibi düşünmeyi seven biriyimdir. Dedim sürekli düşünüp duruyorum, bir kısmını da dünyaya açık yerde düşüneyim. Blogları zaten bildim bileli sevmişimdir. Sanki insanların diğer insanlar okusun diye yazdıkları günlükleri gibi. Zaten bu aralar bişeyi başkalarının görmesi için yapmayan kaldı mı ki? ehem neyse şimdi derinleşmeyelim.
     Benim blogumun öyle sanatsal veyahut toplumsal kaygıları yok ya. Merak eden okur, beni daha yakından tanımış olur. Kimse okumazsa da hayırlısı be gülüm der geçeriz heheh.
     Zaten bir düzene oturtabilirsem bu blog olayını, şahsen dizi gibi hayatım olduğu için eğlenceli de olur diye düşünüyorum.
     İlk post için bu kadarı yeterli, hadi bakalım görüşürüz 'wink'.